Yaz tatillerini Türkiye’de geçiren gurbetçilerin Avrupa’daki ülkelerine dönüş yolculukları sürüyor. Özellikle Bulgaristan’a açılan Kapıkule Sınır Kapısı’nda araç yoğunluğu dikkat çekiyor.
Gurbetçiler izinlerini tamamladıktan sonra dönüş yolculuğu için Edirne’ye akın ederken gümrük sahasında kilometreleri bulan uzun kuyruklar oluştu. Araçlarıyla saatlerce beklemek zorunda kalan gurbetçiler hem yolculuğun zorluğunu hem de memleketten ayrılmanın hüznünü yaşıyor.
Birkaç Sınır Kapısında Hareketlilik
Edirne’den Bulgaristan’a açılan Kapıkule ve Hamzabeyli ile Yunanistan’a açılan Pazarkule ve İpsala sınır kapılarında yoğunluk gözleniyor. Ayrıca Kırklareli’nden Bulgaristan’a açılan Dereköy Sınır Kapısı da dönüş yolculuğunun önemli durakları arasında yer alıyor.
Trakya Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü verilerine göre 22 Haziran’dan 28 Ağustos’a kadar olan süreçte söz konusu beş sınır kapısından 564 bin 168 araç giriş yaptı 503 bin 256 araç ise çıkış yaptı.
Milyonlarca Yolcu Geçiş Yaptı
Aynı dönemde beş sınır kapısından toplam 2 milyon 243 bin 871 yolcu giriş yaparken 2 milyon 45 bin 205 yolcu da Türkiye’den çıkış yaptı. Bu yolcuların yaklaşık 2 milyonunun gurbetçi vatandaşlardan oluştuğu kaydedildi.
Sınır kapılarında görev yapan gümrük ve polis ekipleri artan yoğunluğun düzenli bir şekilde yönetilmesi için mesailerini artırdı. Özellikle Kapıkule Sınır Kapısı’nda görevli ekipler yolcuların işlemlerini hızlandırmak amacıyla ek önlemler aldı.
Memleketten Ayrılmanın Hüznü
Türkiye’de ailelerini ziyaret eden gurbetçiler tatil dönüşünde sınır kapılarında uzun süre beklese de ayrılığın hüznü kuyrukların yorgunluğuna karışıyor. Çoğu gurbetçi tatillerini memleketlerinde geçirmekten duydukları mutluluğu dile getirirken dönüş yolunda ana vatandan uzaklaşmanın burukluğunu yaşıyor.
Kapıkule’de bekleyen vatandaşlar uzun araç kuyruklarının yanı sıra gurbetçi yolculuklarının her yıl yaşanan bir yaz klasiği olduğunu ifade ediyor.
Avrupalı Türkler:
Gurbetten Yurt Edinmeye Uzanan Yol
1961 yılında Türkiye ile Almanya arasında imzalanan İşgücü Anlaşması ile başlayan göç hareketi, başta geçici bir ihtiyaç olarak görülüyordu. Türkiye’den giden işçiler, kısa bir süre çalışıp para biriktirdikten sonra memleketlerine dönmeyi planlıyordu. Bu nedenle, ilk nesil Türkler için Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri “gurbet” olarak adlandırıldı. “Gurbetçi” kelimesi de işte bu geçici, özlem dolu bakışı ifade ediyordu.
Ancak aradan geçen 60 yılı aşkın sürede, Avrupa’daki Türklerin hayatı bambaşka bir yöne evrildi. Çocuklar ve torunlar doğdu, eğitim aldı, iş kurdu, siyaset ve sanat gibi farklı alanlarda etkin roller üstlendi. Artık sadece geçici işçiler değil, yaşadıkları toplumun ayrılmaz bir parçası oldular. Bu süreçte “gurbet” algısı yavaş yavaş yerini “yurt edinme” kavramına bıraktı.
Bugün, Avrupa’da yaşayan Türkler için “gurbetçi” kelimesi gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Zira Avrupa’daki Türkler kalıcı bir hayat kurmuş, kök salmış, hatta çifte vatandaşlıkla hem Türkiye’ye hem de bulundukları ülkeye aidiyet geliştirmiş durumdalar. Bu nedenle, onlara “Avrupalı Türkler” ya da “Almanyalı Türkler” demek, toplumsal kimliklerini daha doğru şekilde ifade ediyor.
Gurbet, geçmişte özlemi ve geçiciliği anlatan bir kavramdı. Oysa bugün, Avrupalı Türkler için Avrupa artık sadece bir geçiş noktası değil, bir yaşam alanıdır. Hem kültürel köklerini koruyarak hem de yaşadıkları ülkenin değerlerine katkı sunarak, çift yönlü bir kimlik geliştirmişlerdir. Bu durum, onları sadece göçmen değil, aynı zamanda hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın ortak zenginliği haline getirmiştir. Zaten yurt dışındaki Türkler için kurulan başkanlığına da Gurbetçi Başkanlığı değil, Yurtdışı Türkler Başkanlığı dememiş miydi Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı…