Ultra işlenmiş gıdalar uzun süredir obeziteden demansa kadar pek çok sağlık sorunuyla ilişkilendirilerek hedef gösteriliyor. Cips, gazlı içecek, hazır yemek ve paketli atıştırmalıklar gibi ürünler genellikle “bağımlılık yapıcı” oldukları iddiasıyla eleştiriliyor. Ancak İngiltere’de yapılan yeni bir araştırma, yiyeceklerin ne kadar işlenmiş olduğundan çok, insanların bu yiyecekleri nasıl algıladığının aşırı yemeyi belirlediğini ortaya koydu.
Bilim insanları 3 binden fazla yetişkinle yaptıkları çalışmada, 400’den fazla farklı yiyeceğe verilen tepkileri inceledi. Katılımcılardan markasız yiyecek porsiyonlarının fotoğraflarını değerlendirmeleri istendi. Araştırmacılar hem yiyeceklerin besin değerlerini hem de insanların bu yiyecekleri tatlı, yağlı, sağlıklı ya da işlenmiş olarak algılayış biçimlerini karşılaştırdı.
Aşırı yeme davranışındaki değişimin yüzde 78’i besin verileri ve algılarla açıklanabiliyor.
Sonuçlara göre, kalori yoğun yiyecekler daha çok aşırı yemeye yol açsa da insanların yiyecek hakkındaki inançları en az besin içeriği kadar etkili oldu. Tatlı, yağlı ya da çok işlenmiş olarak algılanan yiyecekler daha fazla tüketilirken; lifli veya acı olduğu düşünülen gıdalar bu eğilimi tersine çevirdi. Araştırmacılar, aşırı yeme davranışındaki değişimin yaklaşık yüzde 78’inin besin verileri ve algılarla açıklanabildiğini belirtiyor.
Buna karşılık, gıdaların “ultra işlenmiş” olarak sınıflandırılması modele neredeyse hiçbir katkı sağlamadı. Nova sistemine göre yapılan sınıflandırma, yiyeceklerin sevilme oranındaki değişimin sadece yüzde 2’sini, aşırı yemeye yol açma ihtimalindeki değişimin ise yüzde 4’ünü açıklayabildi. Bilim insanları bu durumun, tek başına UİG etiketinin beslenme politikalarında güvenilir bir yol gösterici olmadığını ortaya koyduğunu söylüyor.
Çalışma, insanların açlık dışındaki yeme nedenlerinin daha iyi anlaşılmasının önemini vurguluyor.
Uzmanlara göre “tüm ultra işlenmiş gıdalar zararlı” yaklaşımı hem gerçekçi değil hem de kafa karıştırıcı. Çünkü aynı kategoriye giren bazı ürünler yüksek kalorili ve sağlıksız olabilirken, bazıları pratik ve faydalı seçenekler de sunabiliyor. Bu nedenle yalnızca UİG etiketine odaklanmak yerine, insanların yeme motivasyonlarını ve algılarını dikkate alan daha kişiselleştirilmiş yaklaşımlara yönelmesi öneriliyor.
Araştırmacılar, beslenme okuryazarlığının artırılmasını, doyurucu ve sağlıklı ama aynı zamanda keyifli yiyeceklerin geliştirilmesini ve insanların açlık dışındaki yeme nedenlerinin daha iyi anlaşılmasını tavsiye ediyor. Çalışmaya göre, daha sağlıklı beslenme alışkanlıklarının yerleşmesi için gıdaların yalnızca işlenme derecesine değil; tat, algı ve psikolojik faktörlere odaklanmak gerekiyor.